Ölüm anı, kabir hayatı, kıyamet alametleri, öldükten sonra diriliş, hesap günü, cennet, cehennem konularını ele alır.

Allah'ı bilmek, tanımak ve inanmak, sadece kâinatı ve içindeki varlıkları yaratan bir Yaratıcının varlığını Kabul etmekten ibaret değildir. Allah'a gerçek anlamda inanmak ve tanımak; O'nun varlığını kabul etmenin yanı sıra sahip olduğu isim ve sıfatları da bilmeyi ve bu isim ve sıfatların varlık âlemindeki yansımalarını görmeyi gerektirir. Elinizdeki çalışmada, Allah'ın hadislerde sayılan 99 ismi üzerinde açıklamalar yapılmakta, bu isimlerin hayatımızdaki ve varlıklar âlemindeki yansımalarından bahsedilmek

Dua hayatımızın devami için, kanı vücudumuzun her tarafına pompalayan kalp atışlarımız gibi veya nefes alıp vermemiz gibi, ruhumuzun ve manevi hayatımızın kendisiyle nefes alıp verdiği bir şeydir. Sevgili Peygamberimizin her hali, her hareketi, her sözü bir nevi dua sayılır. O'nun (sav) hayatı bir bakıma dua'dan ibarettir diyebiliriz. Bu kitaptaki duaları çok bularak 'bu kadar çok duayı ne zaman okuyacağız, nasıl ezberleyeceğiz!, şeklinde düşünülmemelidir. Buradaki dualar, hayatı ağırlaştıran birer külfet

Peygamberimiz (s.a.v.), üç ayların birbirinden güzel olan özelliklerini şu şerefli sözleri ile gayet veciz açıkla-mıştır: Receb Allah'ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ümmetimin ayıdır. Şu şerefli hadiste ise üç ayların öteki aylara üstünlükleri ne kadar açık belirtilmiştir: Receb ayının sair aylar üzerine fazlı (ululuğu), Kur'an'ın öteki kitaplar üzerine fazlı gibidir. Şaban'ın öteki aylar üzerine fazlı, benim diğer Peygamberler üzerine fazlım gibidir. Ramazan'ın sair aylar üzerine fazlı, Allah-u Teâlâ'nın

Kitap, ilkokul çağındaki çocukların da anlayacağı şekilde tertip edildiği gibi bilgiler birbiri üzerine bina kılınmıştır. Bahisler derslere ayrılmış ve derslerde anlatılan konular ayrıca manzume ve hikayelerle de ay-dınlatılarak çocuğun o konu ile daha çok ilgilenmesi sağlanmıştır. Bu şekilde bir müslüman için bilinmesi zaruri olan İslâm itikadı, İslâm ibadeti, ahlakı ve İslâm terbiyesi güzelce bellenmiş olur. İlave edilen öğütlerin her biri ezber edilmeye değer dinî ve ahlakî birer düsturdur. Birbirinden

Türk fıkra kültürü içinde Karadeniz Fıkralarının önemli bir yeri ve özel bir konumu vardır. Elinizdeki kitaba, önümüze her gelen Karadenizli Fıkrasını anlatmaktan kaçındığımızı belirtelim. Öncelikle güldürücü özelliği olduğu kadar, düşündürücü niteliği de olmasına dikkat ettik.

Din eğitiminde, çocuklarımıza imanın şartının 6, islam'ın şartının da 5 olduğunu öğretmek, geleneksel hale gelmiştir. Bütün ilmihal kitapları da bu metotla hazırlanmış, din eğitimine büyük faydaları ve katkıları olmuştur. Ancak bu tasnifi esas alarak hazırlanan eğitim kitaplarının, ilmihallerin, din eğitiminde verimlilik ve faydalılık açısından eksik kaldığı zaman içinde ortaya çıkmıştır. Geçmiş yıllarda da bu eksiklik ve yetersizlik din alimlerimizce görülmüş; ortaya çıkan kifayetsizliği gidermek için, iyi

Bu kitabın birinci bölümü Namazın ehemmiyetini, ikinci bölümü Namazın ahvalini, üçüncü bölümü Taharet bahsini, dördüncü bölümü de Sûreler ve duaları içermektedir.

Asr-ı saadet, sevgili Peygamberimiz ve ashabının yaşadığı, insanlık tarihinin en mutlu asrı, fazilet ve kemalat yönünden en kutlu çağıdır. Asr-ı saadet, bir asr-ı nur ve hidayettir. Topyekün insanlık cehalet ve küfür karanlıklarından, bu asırda kurtulup aydınlanmıştır. Vahşi, bedevi, acımasız, ahlaksız bir toplum, en medeni, erdemli, ahlaklı bir toplum haline bu devirde dönüşmüştür. Asr-ı saadet, bir asr-ı muhabbettir. Kainatın yaratılış mayası olan sevgi, gerçek manada ve en saf halde bu asırda tecelli et

Kur´an-ı Kerim´de, insanın yaratılış gayesinin, Allah´ı tanımak ve O´nun istediği şekilde yaşamak olduğu ifade edilmektedir. Allah´ı tanımak ise, O´nun eserlerinden yola çıkarak mümkün olacaktır. Bu arayışın bir örneği Kur´an Kerim´de Hz. İbrahim´in şahsında insanlara gösterilmektedir. İşte elinizde bulunan Cevşenü´l - Kebir isimli dua, zikir ve münacaat kitabı, Cenab-ı Hakk´ı binbir ismiyle tanıtan, o isimlerle O´na dua ve yakarışı öğreten çok kıymetli bir metin´dir. (Önsöz´den)

Osmanlıca, Batı Türkçesinin Osmanlı Devleti döneminde, Arapça ve Farsçadan pekçok kelime alınarak oluşturulan ve yüksek sınıfın yazı dili olarak kullandığı bölümüne verilen isimdir. Osmanlıca, ayrı ve müstakil bir dil olmayıp, Türkçemizin tarihi gelişmesi içinde belli bir bölgede ve belli bir zaman dilimi içinde kullanılmış şeklidir... (Arka Kapak´tan)

Bir din bilgisi öğretmeninin öğrencileriyle yaptığı sorulu cevaplı konuşmalardan derlediği dini, ilmi ve ahlaki bilgileri içerir.