Cidde yolundan Mekke´ye girişte, büyük bir salkım söğüdün altındaki tek gözlü bir barakanın önünde iki muhafız oturuyordu. Birisi soruyor, diğeri, başındaki örtünün ucuyla çevreden kalkan tozlarla yüzünde dikey arklar oluşturan terini silerken, söylenenleri kaydediyordu. Söylenenleri kucağını dolduran evraka kayıtta zorlandığını ancak kendisiyle konuşanlar fark edebiliyordu: Ali oğlu Muhammed, İbn Arabi derler, Endülüs´ten geliyorum. Güneş henüz doğmamıştı. Muhammed´in hemen arkasından uzanan güler yüzlü

Modern insanın yalnızlığını gidermesi, sıkıntılarını unutması, ıstıraplarından kurtulması ve geleneksel huzurunu yakalaması için, yeniden evine, aile´sine ve akrabalarına dönmesi gerekir. Bunun için de, yalnızlaşan insanın nebevi bir ruha ihtiyacı vardır. Bu ruh elbette son Peygamberin örnekliğinde mevcuttur. İşte bunun için insanlığın geleneksel ve çok önemli bir kurumu olan aile olgusuna, Kur´an-ı Kerim´i ve son Peygamberin hayatını esas alan bir bakışla göz attık.

Bu kitap, İslam´ın aziz Peygamberi ile onun güzide arkadaşlarının hayatları üzerinde, bugüne kadar denenmediğini bildiğimiz bir zaviyeden düşünme denemesidir.Onların hicretlerinde, ahitlerinde, antlaşmalarında ve savaşlarında, muhataplarının asabiyet tutkularının rolü olduğunu biliyoruz. Peygamberin sağılığında baş gösteren kavim merkezli (milliyetçi) isyanlarda da o asabiyetin etkisi elbette vardı. İlk halifenin siyaset ettiği dönemde zor bastırılan irtidatların milliyetçilik ve asabiyet duyguları da elbet

Dua, derin, anlaşılmaz ve biçimsiz bir ibadettir. Varlığın önceliğindeki derinliğinin, şimdiliğindeki aşılamazlığının ve sonsuzluğundaki biçimsizliğinin mümin zihne yansımasıdır. Ancak varlık her zaman derin, aşılamaz ve biçimsiz görülmeyebilir. Varlık üzerine düşünmek duaya kıvam verecktir. Bunun için yüksek sesle olsun fısıltıyla olsun, cehri olsun hafi olsun, kurtuluş için olsun temenni için olsun, kendisi için olsun, başkası için olsun, durum arz edilir, pişmanlık belirtilir, yakarılır, istenir, secde

Kur`an-ı Kerim, Hz. İbrahim`i model kişi olarak gösterir. O`nun örnekliğinin bilinen bir sebebi, siyasi olmasıdır. Bu açıdan bakırsa peygamberlere karşı duydukları nefret ya da aşırı sevgiyi aşmalarına rehberlik etmesi için, İsrailoğullarına İbrahim ismi ön plana çıkarılmıştır. Yani İbrahim ismi, Yahudilik benzeri ırkçılığı ve Hıristiyanlık benzeri peygamber perestiliği zihinlerde dağıtmak için tavsiye edilmiştir. Fakat Kur`an`ın O`ndan o denli söz etmesinin asıl sebebi bu olamaz. Yahut en azından tek sebep

Bu eser, ilk bölümde modernleşme sürecinde hızla gelişen bilimsel tefsir anlayışını konu edinmektedir. İkinci bölümde ise, Kur`ân`ın müteşâbih diye nitelediği âyetleri ve bilimsellik ile müteşâbihler arasında var sayılan ilişkiyi incelemektedir. Üçüncü bölüm, müteşâbih âyetler hakkında son söz niteliğindedir. Çalışmamızın yüce kitabımız Kur`ân`ı yormadan anlamaya mütevazi bir katkı kabul edilmesini temennî ediyoruz.

Bilme isteği ve tapınma arzusu, insanın mayasında korkuyla birlikte vardır. Düşünemeyen toplumlar, korktukları nesnelerin gücünü, bizzat onların kendilerinde görmüşler ve onlara Tanrılık değeri vermişlerdir. Onları etkilemek için büyü, tılsım, efsun ve benzeri gizemli meslekler icad ederek öznel tapınma yolları keşfetmişlerdir. İçine büyü karışan bütün tapınmalar ya kutsal kılınan şeylerin kötülüklerinden korunmak ya da onları etkileyerek iyiliklerini elde etmek içindir. Bu nedenle, `Korku`, `Kehânet` ve `T

Allah, yarattıklarını besleyip büyütür. Oluşlarını vahyederek onlara yardım eder. Sonunda herşeyi insanın hizmetine verir. Keşfetmesini ister. İnsanın doğayı keşfetme çabası, bir anlamda yaratıcısının konuşmasına muhatap kılınışıdır. Bu, Allah`ın insana bir lutfudur. Ancak bu lütuf, şeytanın tehdidine maruzdur. Çünkü insan kötülüklerin cazibesine kapılarak Adâletten sapabilir. Bu nedenle Allah, ayrıca insanlar arasından seçtiği Elçilere Vayhederek, onlara üçüncü bir yardımda bulunur. Bu durum Hz. Muhammed`e