İnsanoğlu hayata geldiği andan itibaren, eğitilmeye, bilgilendirilmeye muhtaç bir varlıktır. Acizlik durumu insanoğlunu sürekli bir arayışa iter. Arayışın bir vesilesi olarak yine o aciz varlık olan insanoğlu, Allah'ın diğer hiçbir varlığa vermediği akıl ile yolunu çizmeyi keşfeder. Akıl bir tek ondadır ve artık insanoğlu kemale ermek doğrultusunda adım adım yoluna devam eder. Yaşam süreci, insanoğlunun sosyal bir varlık olmasından ötürü, diğer bireylere ya da topluluklarla irtibat kurmasını gerektirir.
İşte bu irtibat ile eğitim de başlamış olur. Eğitimin, hayatın her alanına dair bir şekli bulunduğu gibi, insanın, hayat serüveni esnasında tanıdığı ve O'nsuz hiçbir şey olmadığını anladığı Rabbi'ni tanıması için de bir tür eğitim alması gerekir. Din eğitimi dediğimiz bu tür eğitim, insanoğluna bağlı olduğu dini tanıma, rabbini tanıma ve dinin gerektirdiği ölçüleri bilme ve o ölçü ve kaidelere göre hayatını idame ettirme olanağı verir. Elbette bu herkes için bir haktır. Din eğitimi ile birey sosyal hayat, kültürel hayat tarihi bilgiler ve dinî uygulamalar açısından hem tatmin olur hem de etrafına örnek olur.